"paper faces", sınırlı sayıda üretilen özel giysi ve aksesuar tasarımlarından oluşan,
Beril Öke Gülen tarafından kurulmuş, tescilli bir moda markasıdır.
"paper faces" Mağazaları: Zebramo - Gardrops - Dolap -LetGo - Sahibinden sitelerinde!
MANGO'nun yeni Lookbook'undan erkekler için en başarılı kombinleri seçtim!
Bu kombinleri incelerken; erkeklere, her daim yararlanabilecekleri bir-iki de tüyo vereceğim.
"The Rail Road Stories" temalı, "look"lar (görünümler), oldukça başarılı.
Örneğin,
yukarıdaki görselde; pantolon, üste göre daha açık renk, hatta zıt denebilecek bir tonda seçilmiş,
bu "zengin" bir görüntü elde etmenin en önemli unsurlarından biridir.
Dikkat etmeniz gereken, diğer bir unsur da; ceketin ve kazağın aynı tonlarda seçilmiş olması.
Eğer, kazak açık bir tonda seçilseydi, ceketin içerisinden "patlayacak" ve odak noktası olmak için pantolon ile yarışacaktı. Oysa ki; çok doğru bir şekilde, geride kalıyor.
Yukarıdaki görselden, erkeklerin en çok akıllarında tutması gereken şey;
renk kombini. Bu renk kombini, hiçbir zaman şaşmaz; şıklık garanti, beyler! :)
"Bordo + koyu gri + lacivert + kahverengi".
Özellikle bordo pantolon, sert erkeksi görünüşü, biraz olsun yumuşatarak,
daha entelektüel bir görüntü kazandırıyor erkeklere ve kahverengi ayakkabılar ile de çok uyumlu duruyor.
DİKKAT:
Paça boyunuz, kısa olsun;
öyle babanızın eski bayramlığını giymiş gibi ayakkabılarınızın üzerinde toplanmasın. :)
eldiven giymezler. "Yoo, üşümüyorum ki ben." derler, bir de üstüne üstlük. :)
Bu meseleden, "Erkekler De Eldiven Giyebilir" adlı kitabımda detaylı olarak bahsediyorum.
Şaka tabii ki, öyle bir kitabım yok. :)
Eldiven, hoş bir giyim aksesuarıdır, giyim stilinizin en büyük tamamlayıcılarından biridir,
o yüzden çekinmeyin, eldiven kullanın!
Portföy çanta ise; şık bir görüntü kazanmanız için çok önemli bir dokunuştur,
sınıf atlatır, entelektüel düzeyiniz hakkında fikir verir.
Büyük ihtimalle, havalı bir ofis ortamında çalışan, üst düzey yöneticisinizdir..
Öyle olmasanız da öyle görünürsünüz. :))
Eldiven konusunu iyice pekiştirmek için bir örnek daha paylaşmak istedim.
Deri eldiven, havanıza hava katar. Çok da havalanmayın sonra, indirmesi zor oluyor. :))
Yine, şıklık garanti renk kombini görüyoruz, altını çizelim:
"lacivert + bordo + koyu gri + kahverengi".
İkinci görseldeki, aynı renklerin kullanıldığı kombine bakarsanız;
renklerin yer değiştirdiğini ama yine de sonucun; "şıklık" olduğunu fark edebilirsiniz. ;)
Yukarıdaki kombinde odaklanmanız gereken en önemli nokta: pantolonun rengi: "taba".
Çok hoş bir ton gerçekten de.
Bu tonu, görsel hafızanıza kazıyın, ilk alışverişe çıktığınızda mutlaka bir tane alın.
Her erkeğin gardırobunda mutlaka bulunması gereken bir tonda bu pantolon.
Ayakkabı seçimine DİKKAT:
Çikolata tonunda, birkaç sezondur moda olan, benim de çok sevdiğim stilde,
sanki "önüne yağ bulaşmış" gibi duran bu deri botlar, harika gerçekten! :)
Paçalar, kıvrık ve botlar ortada. Muhteşem bir "casual" yani; "günlük" görüntü.
"Ben Erkeğin Çanta Kullananını Severim" adlı kitabımda,
her şeyini, ceplerine ve ya sevgilisinin çantasının içine doldurmaya çalışan erkeklerin,
kendi "stil sahibi" çantasını kullanan erkeklerin yanında esamesinin okunmayacağını anlatıyorum. :)
Özellikle moda dünyasının "messenger" adını verdiği, "postacı" stili,
çapraz kullanılan uzun askılı çantalar, süper ve ötesi, bana göre. :)
"Messenger" beni bozar,
ben "Amerika uçağından yeni inmiş çantası" kullanayım derseniz; yukarıdaki model, tam size göre!
Bu kombinde, DİKKAT edilmesi gereken bir diğer nokta: hırkanın son 1 ve ya 2 düğmesinin açık bırakılması kuralı. Bana sorarsanız; nahoş bir görüntü ama işte, stil kuralı, n'aparsınız? :)
Benim çok sevdiğim bir müzik grubu var; Arctic Monkeys,
o grubun "saçlarını taraması ile ünlü" solisti Alex Turner'ı kızlar çok beğeniyor,
O'nun gibi mi giyinsem, kızlar bana hasta olsa, derseniz; yukarıdaki "serseri" kombin,
tam size göre! :)
"O kim yahu? diyecekler için, bir de videolarını paylaşayım:
Koyu renk camlı, bu stilde (Ray Ban olabilir) bir güneş gözlüğü, şart! :)
"Basic tişört + jean pantolon + siyah deri bot + deri ceket / kısa palto."
"Papyon" da yine Türk erkeklerinin kullanmaya çekindiği ama bence;
çok da farklı ve özel giyim aksesuarlarından biri.
Özellikle, zorunlu olduğu "balo ya da düğün" gibi yerler dışında; günlük hayatta, süveter ve ya hırka ile kombin yaptığınızda, "Ben çok mürekkep yaladım, ona göre." imajı yakalamanız çok olası. :)
"Nerd" yani; "inek öğrenci" stili adını verdiğimiz, siyah kalın çerçeveli gözlükler ile tadından yenmez. :)
En anlaşılır ve basit cümleler ile Feng Shui'nin "f"sinden dahi haberi olmayanların anlayacağı bir dilde yazacağım yazımın geri kalan bölümünü. :)
Efendim, öncelikle; bir insan, hayatının yaklaşık 1/3'ünü yatak odasında geçiriyormuş, bu yüzden de yatak odasının dekorasyonu; büyüklüğü-küçüklüğü, aydınlık-karanlık olması gibi özellikleri,
sağlık açısından büyük önem taşıyormuş..
Sağlıklı bir yaşam sürebilmek için,
yatak odamızda nelere dikkat etmeliyiz, peki?
Yatak odasının, salondan büyük olma-ma-sı gerekiyormuş.
Yatak odasının içerisinde, başka küçük bir oda daha olma-ma-sı gerekiyormuş.
Yatak odasında fazla pencere ve aydınlık olma-ma-sı gerekiyormuş.
(Oda, gereğinden fazla büyük ve ya aydınlık olursa; evli çiftlerin arası bozuluyormuş.
O yüzden "uygun büyüklükte" yatak odaları tercih etmeliymişiz.)
Geçenlerde, Facebook'ta görüp bayıldığım, "Heh işte, tam hayalimdeki gibi!" diye sevinç çığlıkları attığım yatak odası dekorasyonu, tamamen Feng Shui'ye tersmiş, meğer.
İbret-i alem için kötü örnek niyetine aşağıda paylaşıyorum: :)
-Feng Shui'ye uygun ol-ma-yan yatak odası-
İşte, bu odayı çok beğenmiştim ama düşününce; gerçekten de çok büyük, aydınlık ve de soğuk.
O kadar ki; perdesi bile yok sanırım. Yine de çok stil sahibi ve tapılası.. :)
Neyse devam edelim.. :)
Yatağın tam üzerinde, bir lamba / avize / aydınlatma elemanı bulun-ma-ması gerekiyormuş.
-Feng Shui'ye göre; aydınlatmalar da yatak da yanlış konumlandırılmış-
(İnsan sağlığına olumsuz etkileri varmış; araştırmalara göre; yatağın hemen üzerindeki ışık kaynağı;
kişi üzerinde baskı yaratıyormuş, iç salgıları etkiliyormuş, uykusuzluğa ve solunum rahatsızlıklarına yol açabiliyormuş, kabus görme olasılığı artıyormuş.)
Batı'daki yatağı; odanın tam ortasına koyarak, yatağı duvara dayama alışkanlığı, Feng Shui'yi bozuyormuş, efendim. :) Yatağa, üç farklı yönden girilebilen bu konumlandırma, uyku kalitesini düşürüyormuş.
Benim yatağım da birçok kişininki gibi, odanın tam da ortasında duruyor.
Halbuki; bu yanlış bir konumlandırma imiş, biraz önce hep birlikte öğrendiğimiz gibi.
"Peki, en uygun yatak konumlandırması nasıl olmalı?"
dediğinizi duyar gibiyim..
Yataklarımızı, başı; bir duvara, bir yanı; diğer bir duvara dayalı olarak konumlandırmalı imişiz.
"En uygun yatak çeşidi hangisi? derseniz:
Üç tarafında koruyucu parmaklıklar olan yataklar, en ideal olanlarmış; neden derseniz;
kişinin, yataktan düşme endişesini en aza indirerek, rahat bir uyku uyumasını sağlıyormuş.
-Feng Shui'ye göre; en uygun yatak çeşitlerinden biri; üç tarafı, koruyucu parmaklıklar ile çevrili-
(Yalnız; yatak, pencere altında konumlandırıl-ma-malı,
eğer bu durum zorunlu ise; kalın perde kullanılmalı imiş.)
Bu tip yatakları düşününce, hemen aklıma İkea'daki misafir odaları için tercih edilen, çok yastıklı kanepe tipi yataklar geldi. Yukarıda bir örneğini görebilirsiniz.
Hani, bazen televizyon karşısında, kanepede uyuya kalırız da o uyku, o kadar tatlı gelir ya;
asırlarca uyumuşuz gibi.. demek, üç tarafımız çevrili diye "güvende" hissettiğimiz içinmiş. :)
Aslında; dört tarafı çevrili yataklar, en mükemmeli imiş ki;
bebek odalarında da zaten onlardan kullanılır, aşağıda görebilirsiniz:
Hepimiz, bebekken böyle bir yatakta uyumuşuzdur zaten, büyük ihtimalle.
"Ayy, ben darlanırım öyle, kafesin içinde gibi!" diyorsanız; o zaman en azından iki tarafında
koruyucu parmaklıklar bulunan aşağıdaki gibi modelleri tercih edebilirsiniz:
Yatak, parmaklıklı olması açısından uygun ama yeri, yanlış:
ortada olmamalıydı, duvara dayalı olmalıydı ve pencerenin tam önünde olmamalıydı.)
Feng Shui'ye göre; "salonunuz, aydınlık" ama yatak odanız "loş" olmalıymış.
Loş derken; küçücük pencereli bir oda da olmamalı, tabii ki.
İçeri güneş ışığı girebilecek ve odayı havalandırabileceğiniz kadar büyüklükte bir penceresi olmalıymış.
(Yatak odanıza, yeterince güneş ve hava giremezse;
baş ağrısı çekip, daha kolay sinirlenebilirmişiz.)
Yatak odasında; "çıkıntı" ve ya "girinti" şeklinde bir duvar olmamalıymış.
(Eğer böyle bir durum var ise; bunu bir iç dekorasyon uzmanından yardım alarak düzeltmeli imişiz;
o da büyük ihtimalle;
"Evim Şahane" programındaki Mimar Selim Bey gibi, odanıza hemen "niş" yapacaktır. :))
-Duvardaki girinti ve çıkıntılar, "niş" kullanılarak çözülmüş yatak odası örneği-
Yatağın başı; koridora, asansöre, merdivene, kanalizasyon borusuna ve ya sifona bakmamalı imiş çünkü bu gibi yerlerde, hava akışı istikrarlı değilmiş.
Yatak odasının şekil olarak; dikdörtgen olması uygunmuş.
(Odadaki köşe sayısı arttıkça; insanın psikolojik yükü artarmış ve bu da ruhsal hastalıklara yol açarmış. İşte, bu yüzden yukarıdaki örnekte bahsettiğim gibi, köşeleri; nişler yardımıyla düz hale getirmeli imişiz.)
Yatak odamızda;
Kaplan, kartal gibi yırtıcı ve vahşi hayvan resimleri, bulundurma-ma-lı imişiz.
Feng Shui'ye göre; yatak odasın duvarına, vahşi hayvan resimleri asmak, doğru değil.
Bıçak, ok gibi keskin hobi alet-edavatları bulundurma-ma-lı imişiz.
Kaktüs gibi dikenli bitkileri, atak odamızdan uzak tutmalı imişiz.
Yatak odanızda; kaktüs gibi bitkiler bulundurmamalı imişiz.
(Bunlar, çiftler arasında gerginliğe yol açıyormuş.)
Feng Shui'ye göre; kapının karşısındaki köşe, zenginlik noktasıymış, o yüzden bu köşeye önem vermeliymişiz.
Yatağın başı; pencerenin altında yer alma-ma-lı imiş.
(Pencere ağzı; hava akımının ve ışınların en yoğun olduğu yer olduğu için bu, uykuyu olumsuz etkilermiş. Eğer, yatağın yerini değiştiremiyor isek; en azından kalın bir perde asmalı imişiz.)
Tek çatı altında yani; aynı dairede, iki farklı yatak odası birbirine bakma-ma-lı imiş.
yoksa; evde sık sık kavga çıkarmış. :)
Yatağın başı, bir kiriş altında olma-ma-lıymış çünkü bu kişiyi, baskı altında bırakırmış.
Yatak odasında, çiftlerin mutluluğu için;
her şey "çift" olmalı imiş; iki abajur, iki komodin gibi.
( Tek bir kadın ve ya erkek fotoğrafı / resmi yerine; mutlaka "çift" tercih edilmeliymiş.
Feng Shui'ye göre; yatak odasında; aşkı, sevgiyi çağrıştıran, kadın ve erkeğin, bir "çift" olduğu tablolar / resimler kullanmak, çiftlerin aşk hayatını "olumlu" etkiliyormuş. Öyle, ağlayan mutsuz palyaço, yalnız dans eden balerin resmi falan asmayın, yani.
Solmuş çiçekleri, yatak odanızda tutmak ise;aşk hayatını olumsuz yönde etkiliyor imiş;
Feng Shui'ye göre; solmuş çiçekler, aşk hayatını olumsuz etkiliyormuş.
solmuş-kurumuş çiçeklerden hemen kurtulmalı, illa odamızda çiçek bulundurmak istiyorsak;
sürekli yeni ve taze çiçekler ile yatak odanızı süslemeli imişiz.
Yatak odalarında; duvar boyası olarak kırmızı renk kullanılması, uygun değilmiş;
uyarıcı bir renk olduğu için huzurlu bir uyku uyumamıza engel olurmuş. Soğuk kış aylarında, kısa dönem, sıcaklık katması adına; kırmızı kullanabilirmişiz, yine de. Örneğin; kırmızı battaniye.
Metal olan tüm eşyalar, statik elektrik biriktirdiği için, metal malzemeden üretilmiş yataklar yerine; ahşap malzemeden üretilmiş olanları tercih etmeliymişiz.
Şu elimizden düşüremediğimiz cep telefonlarını, mutlaka yatak odasının dışarısında bırakmamız gerekiyormuş çünkü yaydığı rahatsız edici enerji, uyku problemlerine yol açıyormuş.
Yatak odamız, mutlaka bize özel olmalıymış. Eşimizle birlikte kullanıyor isek; içeride sadece bizim sevdiğimiz kişisel eşyalar olmalıymış. Odamızda, sevmediğimiz hediye eşyalar var ise; bunları odanızdan çıkartmalı imişiz.
Misafir bile ağırlayacak olsak; eşimizle birlikte uyuduğumuz yatağımızı değil de başka bir yatak önermeli, başkalarının bizim yatağımıza kendi enerjisini bırakmasını engellemeli imişiz.
Özellikle yatağımızın baş kısmının üstünde;duvara asılı ağır eşyalar, tablolar, depolama sistemleriolmamalıymış, bu bir çeşit tedirginlik hissi verirmiş. Eğer; yatağımızın baş kısmının dayalı olduğu duvara tablo asmak istiyorsak; bunu duvara gömerek yapmamız, en doğru olan şekli imiş.
Feng Shui'ye göre; yatağımızın baş kısmının üzerinde, bizi, düşerse diye tedirgin edecek, bu tip depolama alanları ol-ma-malı imiş.
Son olarak da en sevdiğim; yatak odamızda müzik dinlemek, bizi rahatlartırmış;
hatta mümkünse; müzik sesiyle uyanmayı tercih etmeliymişiz. :)
Hmm, bir de şunu kendimden ve okuduğum kitaplardan eklemek istiyorum;
yalnızlıktan sıkıldıysak ve evlenmek istiyorsak; mutlaka "çift kişilik" yatağımız olmalı imiş.
İki kişi olmak için, önce ikinci kişiye yer açmanız gerekiyor, yani.
Evrene mesaj. :)
Umarım keyif alarak okumuşsunuzdur.. :)
Bütün bu şartları, yerine getirmeye çalışmak, biraz zor gibi görünüyor
ama yine de elimizden gelenleri yapabiliriz. Ne dersiniz?