Merhabalar,
Bugünkü yazımda, sizlere, 3 günlük Ayvalık tatilimden bahsetmek istiyorum.
Hem de ülkemize gelecek olan, yabancı turistler için bir fikir vermiş olurum diye düşünüyorum.
Beni Balıkesir'e kadar, arabasıyla götüren arkadaşıma da buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Bir gün bu yazımı okuyacağından eminim. :)
Yol arkadaşınızı, eğlenceli biri olarak seçerseniz; tatiliniz, daha yolda başlar, arkadaşlar. :)
Tatilimin ilk günü, akşam saatlerinde, Ayvalık'a vardım.
Hemen pansiyona valizimi bırakıp, üzerimi değiştirip, uzun bir yürüyüşe çıktım.
Kaldığım pansiyonun adı: 1881 Pansiyon (Pension) idi.
Atatürk Bulvarı / Cumhuriyet Caddesi'nde yer alıyordu.
Ne kadar "özel" bir adres, bakar mısınız?
Konsept olarak, tam bir otantik Ayvalık evi.
İç kapılarına, sahibesi kendi elleriyle desenler çizmiş, boyamış.
Sandık gibi antika eşyalar ve kuru çiçekler ile dekore etmiş. Şirin, samimi bir pansiyon.
Konfor açısında, 5 üzerinden 3 veririm ama atmosferi, 5 üzerinden 5, bence.
1800'lü yıllardan kalma olduğu için biraz gıcırtı yapan parkelere sahip.
Benim kaldığım oda ile yandaki odayı, sadece, ahşap bir kapı ayırdığı için onların yaptığı her gürültüyü duyabiliyordum. Muhtemelen, onlar da beni duymuşlardır.
Ortak banyo kullanımı olması, benim pek hoşuma giden bir durum değil ama zaten uzun süre kalmadığım, sadece 2 gece konakladığım ve duşumu da plajda aldığım için benim için pek problem olmadı.
Genel olarak, temiz sayılır.
Pansiyona girince, ayakkabılarınızı çıkarmanızı istiyorlar.
Bu yüzden, eğer, burada konaklayacaksanız;
yanınızda, altı temiz olan ve ses yapmayan bir ev terliği getirmenizi öneririm.
Kışın ise galoş giymeyi tercih edebilirsiniz.
Odaların, dekorasyonu tatlı.
Odada, vantilatör mevcuttu ve
ilk güneşlendiğim gün, Eda Taşpınar gibi yandığım için vantilatör, bana çok iyi geldi.
Yalnız, geceleri, caddeden geçen motorların, scooterların gürültüsü, oldukça rahatsız ediciydi.
Ara ara, uykudan uyandığım oldu. Zaten, en ufak gürültüye, hemen uyanan biriyimdir.
Belki, uykunuz ağır ise sizin için sorun olmaz.
Ortak bir mutfağı var; isterseniz, yemek yapabiliyorsunuz. Yanınızda, hazır çay-kahve, su getirirseniz, kullanabileceğiniz bir kettle da mevcut. Buzdolabına da soğuk durmasını istediğiniz suyunuzu veya meyvenizi vs. koyabilirsiniz. Ben kullanmadım çünkü hep dışarıdaydım, zaten.
Ufak bir teras şeklinde, açık havada dinlenme alanı var. Ben orada sadece birkaç dakikalığına oturdum.
Genellikle, böyle yerlerde açık hava olduğu için sigara içiyor oluyorlar ve ben sigara dumanından, kokusundan çok rahatsız oluyorum.
Wi-fi şifresini, hemen pansiyona gelir gelmez paylaşıyorlar,
böylece, pansiyonda bulunduğunuz sürece, internet kotanızdan yememiş oluyorsunuz.
Pansiyona, eviniz gibi girip çıkmanız için bir anahtar veriliyor.
Böylece, dilediğiniz saatte, girip çıkabiliyorsunuz.
Çok merkezi bir konumda yer alıyordu; Ayvalık çarşısına, barlara, dükkanlara yürüme mesafesinde.
Duba Plajı'na, ben yürüyerek gittim ama minibüs ile de gidebilirsiniz.
Zaten, minibüslerin geçtiği ana caddeye, çok yakın bir konumda.
Cunda Adası'na da sadece bir minibüs ile geçebilirsiniz.
Ağustos 2022 itibariyle, minibüs ücreti 7,5 TL'ydi.
Yine minibüsle, Balıkesir Otogar'a kolayca geçebilirsiniz.
Fiyat açısından, oldukça uygundu.
Airbnb'den rezervasyon yaptırabilirsiniz:
https://www.airbnb.com.tr/rooms/14497408?source_impression_id=p3_1663535696_NChiFIBsmRlozBoe
İlk günün akşamı, Cunda Adası tarafında doğru, Duba Plajı'na yürüdüm, önce.
Aslında, akşam saatlerinde de halen daha denize girenler vardı.
Ben de girsem mi diye düşünmedim değil, yanıma plaj çantamı da almıştım ama sonra, üşendim, açıkçası. :) Bir de ben denizden çıkınca, hava serinlemiş olacaktı, üşür müyüm acaba diye düşündüm.
Kırlangıç AVM diye bir açık hava AVM'si açılmış.
Onu da görünce, hemen, şöyle bir gezdim..
Ertesi gün, yine gittim, bu sefer daha detaylı gezdim.
Son gün, pansiyondan çıkış yaptıktan sonra, valizim ile birlikte,
Ayvalık'tan minibüsle, Cunda Adası'na da geçtim.
İlk önce, meşhur Taş Kahve'de, güzel ve uzun bir kahvaltı yaparak, güne başladım.
Kahvaltısı, gerçekten çok güzel ve doyurucu idi.
Tek kötü yanı fiyatı ve sadece bir bardak çay içermesiydi.
90 TL'ye bir serpme kahvaltı tabağı sipariş ediyorsam; çayın, sınırsız olmasını beklerim.
Sonradan sipariş verdiğiniz çayların adet fiyatı; 7 TL oluyor.
İki kişiye rahatlıkla yetecek kadar bol çeşit ve ekmek var, bence.
Cunda Adası'nda da bol bol fotoğraf ve video çektim.
Taş Kahve, mis gibi kahve kokusu ve kahve dövücüsü ile ünlüdür.
Burada, oturup, en azından bir Türk kahvesi içmenizi, mutlaka öneririm.
Taş Kahve'nin kavun içerisinde servis edilen, dondurma çeşitleri de çok meşhur ve popüler.
Kavun içerisinde dondurma, 50 TL^ydi, sanırım. Ben kapta yemeyi tercih ettim.
Sakızlı dondurması, çok güzeldi.
Denize karşı, dondurma yeme keyfi.. :)
Bu arada, kahvaltı boyunca, yanımdaki masada, Belçikalı, bir turist çift oturuyordu.
Taa oralardan, ülkemize gelmelerine, çok sevindim.
Bir ara, benden fotoğraflarını çekmemi istediler, ben de birkaç pozlarını çektim. :)
Bu mavi beyaz hediyelik eşyalardan, başka bir dükkanda, 10 TL'ye buldum ve oradan,
bir adet deniz atı ve bir adet deniz yıldızı satın alım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız, beni çok mutlu ediyor; lüften yorum bırakmak için birkaç dakikanızı ayırın.. :)