21 Eylül 2022 Çarşamba

Cunda Adası, Ayvalık / Balıkesir, Gezi, Seyahat, Tatil

 Merhabalar,

Bugünkü yazımda, sizlere, 3 günlük Ayvalık tatilimden bahsetmek istiyorum.

Hem de ülkemize gelecek olan, yabancı turistler için bir fikir vermiş olurum diye düşünüyorum.

Beni Balıkesir'e kadar, arabasıyla götüren arkadaşıma da buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim.

Bir gün bu yazımı okuyacağından eminim. :)

Yol arkadaşınızı, eğlenceli biri olarak seçerseniz; tatiliniz, daha yolda başlar, arkadaşlar. :)


Tatilimin ilk günü, akşam saatlerinde, Ayvalık'a vardım.


Hemen pansiyona valizimi bırakıp, üzerimi değiştirip, uzun bir yürüyüşe çıktım.


Kaldığım pansiyonun adı: 1881 Pansiyon (Pension) idi.

Atatürk Bulvarı / Cumhuriyet Caddesi'nde yer alıyordu.

Ne kadar "özel" bir adres, bakar mısınız?

Konsept olarak, tam bir otantik Ayvalık evi.

İç kapılarına, sahibesi kendi elleriyle desenler çizmiş, boyamış.

Sandık gibi antika eşyalar ve kuru çiçekler ile dekore etmiş. Şirin, samimi bir pansiyon.

Konfor açısında, 5 üzerinden 3 veririm ama atmosferi, 5 üzerinden 5, bence.

1800'lü yıllardan kalma olduğu için biraz gıcırtı yapan parkelere sahip.

Benim kaldığım oda ile yandaki odayı, sadece, ahşap bir kapı ayırdığı için onların yaptığı her gürültüyü duyabiliyordum. Muhtemelen, onlar da beni duymuşlardır.

Ortak banyo kullanımı olması, benim pek hoşuma giden bir durum değil ama zaten uzun süre kalmadığım, sadece 2 gece konakladığım ve duşumu da plajda aldığım için benim için pek problem olmadı.

Genel olarak, temiz sayılır.

Pansiyona girince, ayakkabılarınızı çıkarmanızı istiyorlar.

Bu yüzden, eğer, burada konaklayacaksanız;

yanınızda, altı temiz olan ve ses yapmayan bir ev terliği getirmenizi öneririm.

Kışın ise galoş giymeyi tercih edebilirsiniz.

Odaların, dekorasyonu tatlı.

Odada, vantilatör mevcuttu ve 

ilk güneşlendiğim gün, Eda Taşpınar gibi yandığım için vantilatör, bana çok iyi geldi.

Yalnız, geceleri, caddeden geçen motorların, scooterların gürültüsü, oldukça rahatsız ediciydi.

Ara ara, uykudan uyandığım oldu. Zaten, en ufak gürültüye, hemen uyanan biriyimdir.

Belki, uykunuz ağır ise sizin için sorun olmaz.

Ortak bir mutfağı var; isterseniz, yemek yapabiliyorsunuz. Yanınızda, hazır çay-kahve, su getirirseniz, kullanabileceğiniz bir kettle da mevcut. Buzdolabına da soğuk durmasını istediğiniz suyunuzu veya meyvenizi vs. koyabilirsiniz. Ben kullanmadım çünkü hep dışarıdaydım, zaten.

Ufak bir teras şeklinde, açık havada dinlenme alanı var. Ben orada sadece birkaç dakikalığına oturdum.

Genellikle, böyle yerlerde açık hava olduğu için sigara içiyor oluyorlar ve ben sigara dumanından, kokusundan çok rahatsız oluyorum.

Wi-fi şifresini, hemen pansiyona gelir gelmez paylaşıyorlar, 

böylece, pansiyonda bulunduğunuz sürece, internet kotanızdan yememiş oluyorsunuz.

Pansiyona, eviniz gibi girip çıkmanız için bir anahtar veriliyor.

Böylece, dilediğiniz saatte, girip çıkabiliyorsunuz.

Çok merkezi bir konumda yer alıyordu; Ayvalık çarşısına, barlara, dükkanlara yürüme mesafesinde.

Duba Plajı'na, ben yürüyerek gittim ama minibüs ile de gidebilirsiniz.

Zaten, minibüslerin geçtiği ana caddeye, çok yakın bir konumda.

Cunda Adası'na da sadece bir minibüs ile geçebilirsiniz.

Ağustos 2022 itibariyle, minibüs ücreti 7,5 TL'ydi.

Yine minibüsle, Balıkesir Otogar'a kolayca geçebilirsiniz.

Fiyat açısından, oldukça uygundu.

Airbnb'den rezervasyon yaptırabilirsiniz:

https://www.airbnb.com.tr/rooms/14497408?source_impression_id=p3_1663535696_NChiFIBsmRlozBoe


İlk günün akşamı, Cunda Adası tarafında doğru, Duba Plajı'na yürüdüm, önce.

Aslında, akşam saatlerinde de halen daha denize girenler vardı.

Ben de girsem mi diye düşünmedim değil, yanıma plaj çantamı da almıştım ama sonra, üşendim, açıkçası. :) Bir de ben denizden çıkınca, hava serinlemiş olacaktı, üşür müyüm acaba diye düşündüm.


Kırlangıç AVM diye bir açık hava AVM'si açılmış.

Onu da görünce, hemen, şöyle bir gezdim..


Ertesi gün, yine gittim, bu sefer daha detaylı gezdim.


Son gün, pansiyondan çıkış yaptıktan sonra, valizim ile birlikte,

Ayvalık'tan minibüsle, Cunda Adası'na da geçtim.

İlk önce, meşhur Taş Kahve'de, güzel ve uzun bir kahvaltı yaparak, güne başladım.

Kahvaltısı, gerçekten çok güzel ve doyurucu idi.

Tek kötü yanı fiyatı ve sadece bir bardak çay içermesiydi.

90 TL'ye bir serpme kahvaltı tabağı sipariş ediyorsam; çayın, sınırsız olmasını beklerim.

Sonradan sipariş verdiğiniz çayların adet fiyatı; 7 TL oluyor.

İki kişiye rahatlıkla yetecek kadar bol çeşit ve ekmek var, bence.


Cunda Adası'nda da bol bol fotoğraf ve video çektim.

Taş Kahve, mis gibi kahve kokusu ve kahve dövücüsü ile ünlüdür.

Burada, oturup, en azından bir Türk kahvesi içmenizi, mutlaka öneririm.

Taş Kahve'nin kavun içerisinde servis edilen, dondurma çeşitleri de çok meşhur ve popüler.

Kavun içerisinde dondurma, 50 TL^ydi, sanırım. Ben kapta yemeyi tercih ettim.

Sakızlı dondurması, çok güzeldi.

Denize karşı, dondurma yeme keyfi.. :)


Bu arada, kahvaltı boyunca, yanımdaki masada, Belçikalı, bir turist çift oturuyordu.

Taa oralardan, ülkemize gelmelerine, çok sevindim.

Bir ara, benden fotoğraflarını çekmemi istediler, ben de birkaç pozlarını çektim. :)


İlla ki Taş Kahve'de oturmak zorunda değilsiniz, tabii ki.
Cunda Adası'nda, başka güzel mekanlar da var.

Ayvalık'a gidiyorsanız; Ayvalık tostu yemeden dönmeyin. :)


Hediyelik eşyalarda, bolca çeşit bulmak mümkün.
Hangisini satın alacağınıza karar vermeniz, zor olabilir.


Rüzgar çanlarını ve düş kapanlarını çok sevdim.
Zaten, bunlardan, İstanbul'da da var ama Cunda'nın güzel enerjisi ile almak, bir başka olur, bence.


Elbise fiyatları, oradayken, bana çok pahalı geldi ama sonra, İstanbul'da,
pazarlarda bile 700-800 TL gibi fiyatlar olduğunu görünce; gözümde, normalleşti.


Bu mavi beyaz hediyelik eşyalardan, başka bir dükkanda, 10 TL'ye buldum ve oradan,

bir adet deniz atı ve bir adet deniz yıldızı satın alım.


Cunda'nın hediyelik eşya çarşısı, gerçekten çok çeşitli, rengarenk ürünler ile dolu.


Ben de kendime, Cunda hatırası olarak, 
20 TL'ye, göz aksesuarlı, parlak turkuaz boncuklu bir bileklik satın aldım.

İlk önce, her yeri gezip, daha sonra satın almanızı tavsiye ederim çünkü aynı tip ürünler,
farklı dükkanlarda, farklı fiyatlara olabiliyor.

Bazı dükkanların ürünleri ise tamamen el yapımı ve benzersiz.
Fiyat olarak, daha pahalı oluyorlar, doğal olarak.

Hemen hemen her şeyi çekmeye ve slideshow şeklinde, videoya dönüştürmeye çalıştım.
Cunda Adası'nda ve Ayvalık'ta görmediğiniz, az şey kalmıştır, yani.

Bu arada, Youtube kanalıma abone olmayı ve beğendiğiniz videoların "beğen" butonuna basmayı unutmayın, lütfen. :)

Bu arada, ben oradayken, neredeyse bütün İstanbul da oradaydı, sanırım.
Özellikle, Ayvalık tarafı çok kalabalıktı.

Efsane bir dürümcü var, Ayvalık sahilde. Akşam yemek saatinde, bütün masaları doluydu.
İlk akşamı, midye dolma ile geçiştirdim ama ertesi gün, öğle yemeğinde, dürüm yedim ve eti gerçekten çok lezzetliydi, fiyatı da 39 TL'ydi. Bence, uygun fiyat.

Sizler, bu yaz, tatil için nereleri tercih ettiniz?
Ayvalık'a hiç gittiniz mi?

Yorumlarınızı bekliyorum,

Beril Öke Gülen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız, beni çok mutlu ediyor; lüften yorum bırakmak için birkaç dakikanızı ayırın.. :)